MERAL ÇELEN'İN ZONGULDAK ANILARI…

Zonguldak Nostalji, Nesin Vakfı'nın "kurucu annesi", usta yazar Aziz Nesin'in ayrıldığı eşi Meral Çelen'i konu aldı.

İhtiyaç sahibi çocuklara eğitim ve yaşam olanağı sağlanan Nesin Vakfı, Meral Çelen'in önerisi ile 1973 yılında kurulmuştu.

Meral Çelen'in eğitim yıllarında babası Zeki Çelen Zonguldak Sanat Enstitüsü'ne öğretmen olarak tayin edilince, o da Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi'nde okur...

Zonguldak anılarını kaleme alır:

Tahmin ettiğim gibi üç dersten ikmale kaldım.

Şimdi günlerim daha yoğundu, gazetenin dışında. Kubilay Ağabeyin onayıyla Milli Eğitim Müdürlüğünde bir daktiloluk bulmuştum. Bu, hademe kadrosuydu. Kadro falan hiç umurumda değildi. Oralarda bir dairede çalışan Kubilay Ağabey, bana bu işi ayarlamıştı ve sanıyorum müdür, yalnız yaz tatilinde çalışacağımı biliyordu. Oradan da 75 lira alıyordum ve elime ayda 150 lira geçiyordu…

O yaz aynı zamanda CHP gençlik kolunu kurmuştuk ve sayman olmuştum. Aidatları toplamak her zaman problem çıkardığı için, bu işi bana yüklemişlerdi. Ben de okulda tanıdığım bütün erkek arkadaşları, kendi sınıfımdan olsun olmasın, gençlik koluna üye yazmıştım. Düpedüz particilik yapıyorduk…

Parti binasının alt katında hep kapalı duran odada kitaplar olduğunu öğrenince, onları düzenlemeye karar verdim. Ve bir kütüphaneci olmadığım için, kitapları yazarlarına göre ayırdım ve kütüphaneyi açtım. Onun başında az bir para karşılığında bir arkadaş duruyordu.

Üniversiteye giden gençlerin kurduğu bir "Yüksek Tahsil Talebe Derneği" vardı. Onun başkanı Avukat Bülent Aytan hep birlikte bir gazete çıkarmak için beni ikna etmiş ve bu derneğe beni fahri üye yapmıştı. Şimdi orada "Gençliğin Sesi" adlı bir de gençlik gazetesi çıkarıyorduk. Ona da şiirlerimi veriyordum. Ayrıca bizim gazetede bir sanat köşesi yapmıştım ve okurlardan gelen şiir ve yazıları yayınlıyordum.

Bunun dışında, okulda açılan kurslara gidip kaldığım derslerden geçmeyi umuyordum…

Sabahleyin 9'da işe gidiyordum. Orada hademe kadrosundaki işime ait daktiloda yazarken, yakamda aynı zamanda bir parti rozeti taşıyordum. Hem öğrenciydim, hem memurdum, hem de partiliydim.

Genç olmak ne güzel bir aptallıktır. Partili olduğumu zaten herkes biliyordu. Bir de rozet takarak bunu fazladan ilan etmenin ne gereği olmalıydı acaba? Üstelik oradaki bu işe çok ihtiyacım varken...

Valinin odası bizim kattaydı ve ben önünden geçerek iki oda sonrasına gidiyordum. Gerçi valiyle karşılaşmadım ama söylemiş olacaklar ki, bir gün valinin kapısında duran odacı bana geldi.

- Vali Bey yakandaki rozeti çıkarmanı istiyor! Dedi.

Başımı salladım ama rozeti çıkarmadım. Bir kere o rozet bana estetik olarak çok güzel geliyordu. Bu partiyi Atatürk kurmuştu ve kadın olarak kazandığımız bütün hakların bir simgesi gibiydi benim için...

Aradan bir süre geçti. Vali Bey'in odacısı geldi yine.

- Vali Bey seni istiyor, dedi.

Rozet halen yakamdaydı. Rozeti çıkamadan gittim. Odacı, "Sen bekle biraz" dedi. İçeri girdi, çıktı:

- Vali Bey'in şimdi işi var, sonra ben sana haber vereceğim, dedi ama bir daha haber gelmedi.

Odacı sonra anlattı bana. Vali Bey, rozet yakamda mı diye sormuş, "evet" karşılığını verince, "Peki, işi var de öyleyse..." demiş.

O zamanlar üst düzey memurların çoğu zaten Halk Partili idi. Belki bu yüzden, belki de iyi bir insan olduğundan, benim gibi bir deliyle uğraşmak, işten atmak istememiş olacaktı. Belki de kendi gençliğini anımsamıştır, kim bilir…

Bu arada babamın (EKTE) gözüne küçük demir tozları kaçtı. Meslek dilinde buna "çapak" diyorlar. Zonguldak'ta almayı başaramadılar. Babacığımın Ankara'ya gitmesi gerek, ama para yok!

Gazeteden bir aylık paramı peşin çekerek babamı Ankara'ya yolluyorum. Bir hafta sonra kıpkırmızı gözle geliyor...

Zonguldak'a gelişimiz daha bir yıl olmamıştı ki, sanıyorum benim particiliğim yüzünden babamı Sinop'a tayin ettiler. Sinop'ta okul yok. Babam buna çok kızdı, "Çok karıştırdın," dedi, "hadi gazetede çalıştın, o yetmedi partiye girdin, o yetmedi ikinci gazete çıkmaya başladı... Senin yüzünden işte böyle sürülürüz..."

Bu atama işinin ne kadarı benim yüzümdendi, hiçbirimiz bilmiyorduk ama Zonguldak'ta olmak, hem babam hem de benim için önemliydi. Çünkü babam yaz tatillerinden EKİ'de (Ereğli Kömür İşletmesi) eskiden beri çalışıyordu. Benim okumam için de iş olanağı vardı.

"Ben sizinle gelmiyorum baba," dedim. "Gazeteden aldığım parayla ben geçinirim. Kız arkadaşlarımdan birinin evi var, oda oda kiraya veriyorlar. Arkadaşımla konuştum, bir odayı da bana verecekler. Beni hiç düşünme baba. Hem çalışır hem okula giderim…"

Babam öğretmenlikten istifa etti. Ama istifa dilekçesinde şöyle diyordu: "Lisede okuyan çocuğum olduğundan, ya liseli bir yere tayinimin yapılmasını ya da istifamın kabulünü rica ederim."

İstifasını verdi ve hemen EKİ'de iş buldu. Annem söylenip duruyordu. Eskiden babam, şimdi de benim yüzümden, oradan oraya sürülüp duracaktık... Anneme cevap vermiyordum. Sıradan bir kız olsaydım, bu kadar para kazanamayacağımı da söyleyemiyordum. Zaten annem ne zaman mutlu olabildi ki… Burada asıl zarara uğrayan bendim...

Babam EKİ'de çalışıyordu ama her akşam sinir içinde eve geliyordu. EKİ'de gördüğü haksızlıklar onu deli ediyordu. O gün bir mühendis kadını kazmayla kovalamıştı. Çünkü bu mühendis hanım, işçiler ocaklara inerken, vermesi gereken lastik çizmeleri ve davy lambalarını vermiyordu. Babamın bundan haberi yok, onları işçilere dağıtmak için ambara gidiyor, bakıyor ki kapı kilitli... Kadını arıyor, kadın ortalarda yok…

Babam işçileri ocağa indirmiyor, bekletiyor ve sonunda mühendis hanımı buluyor. Kadın ocağa inerken verilmesi gereken gereçleri vermemekte direniyor. Meğer bu mühendisler, kömürü ne kadar ucuza mal ederlerse, o kadar prim alırlarmış…

Babam, işçilerin birinin elinden kazmayı kaptığı gibi kadını kovalamaya başlamış. Sonra dönüp ambarın kilidini kırmış ve işçilere gerekli malzemeyi dağıtmış…

(MERAL ÇELEN'İN ANILARI/ "ÇOCUKLUK VE İLKGENÇLİK YILLARIM/ AZİZ NESİN'Lİ YILLAR", NESİN YAYINEVİ, İLK BASKI 2008, İKİNCİ BASKI 2016)

MERAL ÇELEN KİMDİR?

İlköğrenimini Adana İsmet Paşa İlkokulunda yaptı. Kastamonu Kız Ortaokulu'nu bitirdikten sonra çalışmak zorunda kaldı. Bir süre de Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesinde okuduktan sonra Çorum Lisesinden, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. Bir süre Varlık, Karikatür ve Düşün yayınevlerinde, bir süre de Yusuf Ziya Ortaç'ın Akbaba dergisinde sekreter olarak çalıştı. Aziz Nesin'le bu dergide çalışırken tanışmıştı. Keloğlan Yayınevini kurdu (1967), kısa bir süre sonra kapattı. Yayınevlerine kitap çevirileri yaptı. Çamlıca Kız Lisesinde felsefe öğretmenliği yaparak emekli oldu. Ören'de yaşamaktadır. Yazar Aziz Nesin’le uzun yıllar evli kalmış sonra boşanmıştır.

İlk şiiri 16 yaşındayken Mücadele gazetesinde yer almıştı. Hikâyelerini 1955’ten itibaren Varlık ve Türk Dili dergilerine yayımladı. Bir Küçük Kadın adlı hikâyesiyle Sinema-Tiyatro dergisinin 1959’da açtığı yarışmada üçüncülük kazanmıştı. 2008 yılında anılarını "Meral Çelen'in Anıları" adıyla iki cilt halinde yayımladı.

Meral Çelen, 29 Ekim 2024 tarihinde 90 yaşında vefat etti.

ESERLERİ:

ÖYKÜ: Güllü Güzel (1961).

OYUN: Bir Küçük Kadın (1959).

ANI: Meral Çelen'in Anıları (2 cilt, 1. Cilt: Çocukluk ve Gençlik Yıllarım, 2. Cilt: Az Nesinli Yıllar, 2008).

ÇEVİRİ (Çocuklar için özet): Ekmekçi Kadın (Montépin’den, 1967), Sefiller (Hugo’dan, 1967), İki Şehrin Hikâyesi (Dickens’dan, 1968).

KAYNAKÇA: Bülent Habora / Yelken (sayı: 55, Ağustos 1955), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (2001), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007).- Diyarbakır Ansiklopedisi (2013), Berat Günçıkan / Gölgenin Kadınları (İstanbul: Agora Kitapları, 2008), İhsan Işık / Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).

Zonguldak Nostalji-y.yıldırım-27 Kasım 2024

Aziz Nesin Meral Çelen Zonguldak anıları